Kalfat Tarihi

13/06/06

Giriş
Kalfat Tarihi
Kalfattan Resimler
Hancıgil Soyağacı
Fotoğraf Galerisi
Editöre mesaj
Kalfata Ulaşim

Kur'anı-Kerim
Kur'an meal
Bel.Başkanlığı
Oyunlar  
Canlı Tv 
Cebecioğlu Soy agacı

 

KALFAT TARİHİ

Öncelikle şunu belirtelim ki bu konuda çok sınırlı bilgiler var. Ve uzun araştırmalar neticesinde sınırlı bilgilere ve belgelere ulaşabildik. Osmanlıca olarak arşivlerin taranması ve bilgilerin çok dağınık olmasından dolayı araştırmalar çok uzun ve yorucu olmaktadır .Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile osman’lı arşivleri ve 438 numaralı "Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu" defterinin 937-1570 11.nin incelenmesinde kasabamızla ilgili kısıtlı ancak ilginç kayıtlara rastlanmaktadır.Bugünkü KALFAT'ın yeri eski bir yerleşim ve bir Hiristiyan dini merkezi olan ve girişi Aslantaşı tarafından olup, bugünkü Abdöle ve Halimgil denilen mevkiinden Cebecigillerin üzerinden büyük Dünneke doğru kale ile çevrilidir.

Yörenin Türklerle ilk tanışması 1050 yıllara rastlamaktadır. Bir alperen olan bu Türk sülalesinin reisi Dursun FAKİH olduğu bilinmektedir. Alim olan bu zata çevresinde Halife denildiği ve diğer Türk grupları içerisinde sevilip sayıldığı ve sözünün geçtiği kaydedilmektedir. Bu sülalenin 8'le 10 hane olduğu iki hanenin gezici bir düzende yaşadığı kayıtlarda görülmektedir. Aynı tarihlere yakın zamanda dğer Türk sülalelerinde yöreye geldikleri görülmektedir. Oğuz boylarından oaln bu sülaleler yerleştikleri yerlere ya kendi sülale veya büyüklerinin isimlerini vermişler yada diğer sülaleler böyle anmışlardır.Kızıl Sakal'ın yeri (Kırk Sakal), Sakl'in, Yuva, Salur, Saçak, Dodurga, Acin, Ören v.s. Bugünkü kasabamızın bulunduğu yer yerleşim olarak seçen Dursun FAKİH'a ölümünden sonra "Halife Efendi" veya bağlı olduğu tarikatten dolayıda "Halfeti Efendi" deniliyordu. O tarihlerde Türkler arasında iki tarikat yaygındı. Bektaşilik ve Halvetilik çevrede ise Dursun FAKİH sülalesine özellikle ölümünden sonra "Halfetioğulları" denildiğini görüyoruz. 1300'lü yıllarında ise yerleşim yerinin adının Osmanlı arşivlerinde de "Halfeti" olarak geçtiğini görüyoruz. Yöre halkı genelde zanaatkar olup; çobanlık, çiftçilik ve hayvancılıkla meşguldü. Çalışkan ve mütevazi olan bu insanlar çevreyi'de ilim ve irfanla irşad ediyorlardı. Osmanlı arşivlerinde 1750'li yıllarda, Efkaf kayıtlarında ise 1702 yılında ilk defa KALFAT adına rastlıyoruz. Bugünkü Orta ilçesinin önceki adı KAR'I PAZARI iken 1800'lü yıllardan itibaren KARA PAZAR olarak geçmektedir.Yine ayrıca 1715 tarihli Vakıf kayıtlarından birisinde (Gülbahar Hatun Vakfiyesi) "KALFA" adına rastlıyoruz. Bazı Osmanlı kayıtlarında 1550 yılından itibaren bazı kaynaklarda "Kalfa" ile "Halife" nin aynı anlamda kullanıldığını görüyoruz. Bir başka rivayette şöyledir. Kalfat'ın bugünkü kuruluş yerinde bir Höyük be birde Kale'nin varlığı belirtilmektedir. Lakin tabii afetler ve büyük depremlerden dolayı Kale'nin bugün, kalıntıları bile kalmamıştır. Bugünkü orman yolundaki Kale denilen mevkii (Fört şapkaya benzeyen) ile bu tarihte sözü edilen kalenin hiç bir alakası yoktur. Vatrlığından sözü edilen ve bugün hiçbir belirtisi kalmayan Kale'nin Türkler tarafından ilk alınış tarihi olan 1082 yıllarındaki fetihten dolayıda "Kaleyifet" denildiği halk tarafından söylene gelmiştir. Yine bir başka isim olarakta bilinen ve günümüze kadar gelen söylentide şöyledir. Malum KALFAT manevi alanda ağırlığı olan çevrede dini bakımdan özellikle iyi tanınan bir beldedir. Hatta bir Velinin şöyle dediği söylenmektedir. Bu eren Karabaşıveli Hazretleri olabilir. Burası öyle bir beldeki inşallah temenni ve dileğimiz odur ki; küllüklerinde bile Kur'an-ı Kerim'in okunması eksik olmasın. Bu mubarek beldenin adıda inşallah bundan böyle Küçük Mısır olarak anılır. Maalum köy hayatında küllüklerin, cinlerin yuvası olarak bilinir. Yani pislik çok fazladır. Bütün bu şartlara rağmen "Küllüklerde" bile Kur'an-ı Kerim okunması önemli bir mesaj olması gerek. KALFAT'ın başka anılış ve biliniş şekli şöyledir. Bugünkü adı ile Orta, Şabanözü, Atkaracalar, Kurşunlu, Çerkeş, Ilgaz, Tosya, Kızılcahamam, Çubuk, Çankırı ve Ankara civarında 50-60 yıldır KALFAT olarak bilinen kasabamıza Fiğci Kalfat veya Çatal Kalfat denildiği de bilinmektedir.
TARİHÇESİ
Çok eski bir yerleşim yeri olduğu bilinen Kalfat'la ilgili ilk tarih kaydına Tunç çağında rastlanmaktadır. Ne acıdır ki elde bu konudaki bilgiler yok denecek kadar azdır. Özellikle kalenin açılması ve kaya mezarlarının incelenmesi neticesinde, sadece Kalfat'a değil bütün yörenin ve hatta Çankırı ve Türk tarihine ışık tutacağı kesindir.Tarihi kaynaklara göre Kalfat ve yöresi çnce Hititler, sonra Paflagonyalılar'ın eline geçti. Paflagonyalıların en yoğun olarak Aydos, Gelden ve Dumanlı (Gavur evleri civarı) arasında çok önemli medeniyetler geçirdikleri tesbit edilmiştir. Çok savaşcı millet oldukları bilinmektedir. Nüfusları az olmasına rağmen Persler, Yunanlılar ve Makedonyalılarla uzun yıllar savaşmışlar ve pek çok kere üstünlük sağlamışlardır. Atlarının meşhur olduğu ve avcı olarakta anıldıkları bilinmektedir. Bu kavmin batıdan geldiği ve bugünkü Makedonya civarında daha önce yerleşik bir hayat yaşamışlardır. Hakimiyeti M.Ö 100 yıla kadar devam etmiştir. Kalfat'ın bugünkü yerleşim yerinde bu kavme ait bir kalenin bulunduğu, ancak pek çok deprem yüzünden ayakta kalmadığı bilinmektedir. Kalfat ve çevresini daha sonra Persler ele geçirmişlerdir.. Persler uzun sürede bölgede kalamamışlardır. İskenderun doğu seferinde yöreyi topraklarına kattığı görünmektedir. Romalılar yaklaşok 450 yıl bölgeye hakim olmuşlardır. M.S. 350 yıllarında Bizanslılar Doğu Roma imparatorluğunun hakimiyetine son vermişlerdir. Bizanslılar ise 1082 yılına kadar bölgede hüküm sürmüşlerdir. Türklerin gelişi ile bölge şereflenmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Çankırı Bizanslılar için çok önemli bir merkez olmuştur. Hatta kilise kanunlarının bile Çankırı'dan çıkarıldığını görüyoruz. Bizanslıların Çankırı'yı çok önemli bir üs olarak kullanması ve bir kilise merkezi haline getirmeleri Kalfat'ıda etkilemiştir ve Kastamonu'ya bağlı olarak idare edilmiştir.Kasabamızın Aslantaşı denilen mevkiinden çıkarılan iki arslan bu dönemlere aittir. İlim adamları ve arkeologların Kalfat'ta yapacakları çok ciddi bir araştırma belkide buranın en önemli merkezlerden birisi olduğunu ortaya çıkacaktır. Çünkü tarihi kaynaklardan öğreniyoruz ki Roma ve Bizansta çift arslanın birlikte olduğu yerleşim yerleri sadece ve sadece bugünkü şehir seviyesinde olan yerlerdir. Kalfat ve çevresi binli yılların hemen ikinci yarısında Horosan'dan gelen manevi fatihler yani Alperenler'ce aslında önceden fethedildiğini görüyoruz. Büyük sultan Alparslan'ın Malazgirt Meydan Savaşını 1071 yılında zaferle sonuçlandırılmasından sonra Anadolunun bütün kapıları açılmıştır ve bu topraklar İslamı Türkler'le tanıyarak şereflenmişlerdir.

Akıncılar Alperenler'in önderliğinde akın akın konvoylarla Anadoluya gelmişlerdir. Yerleşme için seçtikleri hiç bir yerin tesadüf olmadığı ve bu yörelerde de kendi adlarını taşıyan beylikler kurdukları bilinmektedir.

İşte bunun sonucunda da Çankırı ve çevresi de Danışment beyliğinin mekanı olmuştur. Beyliğinin sınırları ise (1071-1137) bugünkü manada Amasya, Niksar, Malatya, Elbistan, Tosya, Çorum, Çankırı ve Sivas'ı içine alan büyük bir beyliktir.

 

 

Giriş | Kalfat Tarihi | Kalfattan Resimler | Hancıgil Soyağacı | Fotoğraf Galerisi | Editöre mesaj | Kalfata Ulaşim

Hazırlayan:İbrahim Yücel
e-mail:heymen188@hotmail.com